27 Ekim 2009 Salı

YENİ BULUNTULAR İZİNDE AFRODİSYAS

Afrodisyas’a ilgimiz dalgalı bir deniz gibi. 1961’den bu yana kimi zaman merakla bekliyoruz Antik Kent’ten gelecek haberleri; kimi zaman da hiç ilgilenmiyoruz yeni buluntularla... Afrodisyas Müzesi’nin 24 Ekim’de yenilenmiş haliyle açılacağı bahanesiyle son buluntuların izini sürdük. Sizin yerinize de…

Yıl 1958. Aylardan Eylül. Zamanın Başbakanı Türkiye’nin en büyük barajı Kemer’i hizmete açacak. Haberi alan Hayat Dergisi, muhabiri Ara Güler’i apar topar Aydın’a yollar. Validen bir araba ve bir şoför alan Güler çekimi tamamlayıncaya kadar akşam çöker. Kaybolurlar. Nihayet bir dağ köyü bulup kahveye girer ikili. Roma sütun başlığı üzerinde iskambil oynamaktadır köylüler. Sabah olunca köyü şöyle bir gündüz gözüyle dolaşır Ara Güler. Lahitlerin içinde üzüm ezenlerle Hipodrom’da çift sürenleri fotoğraflar. Köy Geyre’dir. Dönüşünde önce Sabahattin Eyüboğlu, sonra da zamanın Arkeoloji Müzesi Müdürü Rüstem Doyuran’a gösterir resimleri. Çözemez kimse, bilemez yeri. Güler’in aklına Architectural Review Dergisi gelir. Resimleri yollar. Bir vakit sonra Amerika’daki Horizon Dergisi’nden telgraf… Gerisin geri köye gider Güler, aynı şoförle. Dergi ‘very well known’ yazar isteyince Prof. Dr. Kenan T. Erim bulunur. Ve Erim, o günden sonra Afrodisyas’ı yazmayı bırakmaz hiç. Ölümüne kadar…

Bu hikâye, Afrodisyas’ın kendisinden daha tanıdık, daha bilindik. Çünkü Antik Kent Afrodisyas, Aydın iline bağlı Karacasu ilçesinin Geyre Beldesi’nde ve epey uzakta merkeze. Tanrıça Afrodit’e adanmış Kent, Yunan ve Roma dönemine ait arkeolojik sitelerin en önemlilerinden biri olmasına rağmen ülke gündemine de uzak bu nedenle. Yıllardır Geyre Vakfı’nın desteğiyle süren kazılar, her sonbahar yeni bulgularla nihayetleniyor. Ama yeni eserler, Kazı Evi ya da Müze Depoları’na kaldırıldığından gelişmeleri pek fazla kişi takip edemiyor. Paha biçilemeyen sayısız kalıntının merkezi olan Afrodisyas’ın bugüne dek yalnızca dörtte biri gün ışığına çıkarıldı. Tamamı için en az bir 100 yıl daha gerekli… Geçtiğimiz yıl Sebasteion Sevgi Gönül Salonu’nun açılışıyla dikkatimizi celbeden Kent, yenilenen müzesinin kapılarını 24 Ekim’de açıyor. Açılış öncesi müze hazırlıklarını ve Kazı Evi’nin mavi kapısı arkasında bekleyen buluntuları, Skylife okurları için görüntüledik.


İstiridye Kabuğundaki Afrodit

Afrodit tapınağı ve Afrodit adına yapılan törenleriyle ün salan kentte, Afrodit’i betimleyen çok sayıda kabartma ve heykel var. ‘İstiridye Kabuğundaki Afrodit’ de bunlardan biri. Şu anda Kazı Evi’nin koruma ve restorasyon deposunda üzerinde çalışılan eser, ilk kazılarda ortaya çıkmasına rağmen henüz hiç teşhir edilmedi.

Mavi At

Sivil Bazilika’da 1970 kazıları sırasında bulunan ‘Mavi At’ heykeli, uzun yıllar depolarda bekledikten sonra nihayet geçen yıl Sebasteion Sevgi Gönül Salonu’nda teşhir edilmeye başlandı. Atın sürücüsünden geriye yalnızca sol üst bacak parçası kalmış olsa da genç adamın attan düşerken betimlendiği anlaşılıyor. Eser, antik heykeller arasında dörtnala giden bir atı betimleyen tek mermer örnek olması nedeniyle önemli.

Restorasyon sürüyor

M.S. 1. yüzyılın ortalarında Roma İmparatorları ve yerel tanrıça Afrodit onuruna inşa edilen Sebasteion, gerçek insan boyutlarında 200 yüksek kabartma mermer panoyla süslüymüş. Bu 200 kabartma panodan 80 kadarı 1979 yılından itibaren kazılarda peyderpey ortaya çıkarıldı. Kabartmaların M.S. 1. yüzyılın ortalarında Roma İmparatorları ve yerel tanrıça Afrodit onuruna yapıldığı tahmin ediliyor. Bulunan 80 kabartmanın büyük bir kısmı, uzun süre bekledikten sonra 2008’den itibaren Sebasteion Sevgi Gönül Galerisi’nde sergilenmeye başlandı. Ama Kazı Evi’nde hiç teşhir edilmemiş ve restorasyonu devam eden örnekler de mevcut. Konuları geniş ve çeşitli olan kabartmalar, daha çok Afrodit ve Truva gibi önemli kişileri betimliyor.

Yeni müzeye doğru…

Kazıların başlangıcında inşa edilen Afrodisyas Müzesi kalıntıların zenginliği nedeniyle yetersiz kaldığı için, Mimar Cengiz Bektaş’tan müzeyi yenilemesi istendi. Şubat 2009’dan beri çalışmaları süren Afrodisyas Müzesi, 24 Ekim’de yeniden ziyarete açılıyor.

Afrodisyas’ta geç yerleşim

2009 kazıları sırasında gün ışığına çıkan küçük bronz kürek, kandil ve oyun taşı gibi eserler, M.S geç 5.yüzyıl ile erken 6. yüzyıla tarihleniyor. Bazilika koridorunun taban seviyesinin altında bulunan bu parçalardan, Afrodisyas’ta geç ve medeni yerleşimler olduğu anlaşılıyor.

Heykeltıraşlık Okulu

M.Ö 1. yüzyılda faaliyete başlayıp, M.S. 5. yüzyıl erken Bizans Dönemi’ne kadar varlığını sürdüren Afrodisyas Heykeltıraşlık Okulu’nda üretilen heykel ve kabartmalar dünyaca ünlü. ‘Flüt Çalan Adam’ başı da, diğer pek çok örnek gibi Müze Deposu’nda bekleyen ilginç heykellerden biri.

Ağlayan Kadınlar Lahiti

24 Ekim’de açılacak Afrodisyas Müzesi’nde sergilenecek eserler arasındaki ‘Ağlayan Kadınlar Lahiti’, daha önce hiç teşhir edilmedi. 1994 yılı kazılarında Doğu Nekropol’de kırılmış bir halde bulunan lahitin restorasyonu yeni bitti. Lahitteki kadınlar giyinmiş kuşanmış bir halde yas tutup ağlıyorlar. Aynı konunun bir başka örneği de İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmekte.

Keçi Sağan Köylü

2009 yılı kazılarında ortaya çıkan önemli parçalardan biri de ‘Keçi Sağan Köylü’yü tasvir eden mermer sütun başlığı. Geç Roma dönemine ait önemli buluntulardan biri olan başlığın M.S 4. yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Bir köylü ile keçisini tasvir eden başlık; Afrodit Tapınağı’nın ön avlusunun anıtsal kapısı ile Sebasteion’un girişi arasındaki Tetrapylon Caddesi’nde mermer duvar kaplamaları, cam duvar mozaikleri ve duvar resimlerinin yoğun olarak bulunduğu bir bölgede ele geçirilmiş.

Sebasteion ayağa kalkıyor

Afrodisyas’ın en önemli anıtsal yapılarından biri Sebasteion, diğer adıyla ‘İmparator Tapınağı’dır. Günümüzde sürdürülen araştırma ve koruma çalışmalarının odağındaki yapının ayağa kaldırılma çalışmaları sürüyor. 2005’te başlayan çalışmalar en geç 2011’de bitecek ve yapı ayağa kalkacak.

Sakallı Genç Adam portresi

Birinci yüzyılın sonlarına tarihlenen Afrodisyas Bazilikası’nın güney ucu, yakın tarihli kazıların odak noktası olan oldukça özenle süslenmiş bir salondan oluşmakta. New York Üniversitesi kazı ekibi burada, M.S yaklaşık 160 – 200 yıllarına ait başarılı bir portre heykel başı buldu. Derin oyulmuş kıvırcık saçlarıyla dikkat çeken ‘Sakallı Genç Adam’ın gözleri adeta canlı gibi. Eser, bireysel üslupla mermer portre yapma tekniklerini ustalıkla bir araya getirmesi bakımından önemli.

Oyun taşları

Son kazılarda bulunan oyun taşı, kandil ve bronz kürek gibi küçük eşyalar, M.S geç 5. yüzyıl ve erken 6. yüzyıla tarihleniyor. Afrodisyas Bazilikası koridorunun taban seviyesinin altından çıkarılan ve Müze Deposu’na kaldırılan bu eserler, dönemin yaşayışı hakkında fikir vermesi bakımından önemli.

Önümüzdeki sezon

Bu yıl için sona eren arkeolojik kazılar; önümüzdeki sezon Afrodisyas Bazilikası’nın mimari yapısının araştırılması, Sebasteion Caddesi kazıları ve Hadrian Hamamları konservasyonuna ağırlık verecek.

Pişmiş toprak pipo

Erken 20. yüzyıla ait olduğu düşünülen pişmiş toprak pipo, Afrodit Tapınağı’nın ön avlusunun anıtsal kapısı ile Sebasteion’un girişi arasındaki Tetrapylon Caddesi kazıları sırasında bulundu. Aynı kazılarda iyi korunmuş Bizans ve Geç Roma Sokak seviyeleri üzerinde 800 sikke de ele geçirilmiş. Antik kentte Osmanlı devrine ait ticari hayatın varlığını ortaya koyan bu sikkeler, 15. ve 16. yüzyıla tarihlenmekteler.

İki boğa ve bir aslan

Bazilika’nın güney salonu buluntularından biri de muhtemelen M.Ö 7. yüzyılda bir felaket sonucu yıkılan bloklar arasında sıkışmış paye ve üzerindeki kemer. İlk yıkıldığı haliyle ve tüm parçalarıyla bulunan eserin konservasyon ve restorasyonu Kazı Evi’nde sürüyor. Alışılagelmemiş bir tasarıma sahip olan paye başlığında iki boğa ve kükreyen bir aslan figürü var.

Başsız heykel

New York Üniversitesi’nin Afrodisyas’ta yürüttüğü kazı çalışmalarının amaçlarından biri, ziyaretçilerin Antik Kenti orijinal haliyle algılamalarını sağlamak. Roma İmparatoru Hadrian’ın Afrodisyas’ı ziyareti anısına yapılan Hadrian Hamamları’ndaki heykeller, bu niyetle orijinal yerlerine dikilmeye başlandı. Dikilen ilk heykel, Afrodisyas Heykeltıraşlık Okulu’nun özelliklerini yansıtan başsız bir erkek bedenine ait. Asılları depoda bulunan heykeller; çimento, mermer tozu ve beton karışımdan yapılıyor.


JÜLİDE KARAHAN

SKYLIFE EKİM/2009

.................

Hiç yorum yok: