15 Mayıs 2011 Pazar

SANAT/HAYAT: ŞAŞIRTAN, GÜLÜMSETEN VE GURURLANDIRAN HİKÂYELER

Tophane'deki Antrepo No 3'te hiç bilmediğimiz bir Türkiye var. 'Nerede o eski zamanlar'ın, dünün, dünden önceki günün, dedemizin, büyük büyük dedemizin Türkiye'si!

Fotoğraflar eski, fotoğrafçılar yabancı, baskılar fena ama hikâyeler harika.Bir fotoğraf; 1930'lu yılların sonundan, bir balık sezonundan... Balığını kapan gelmiş, açık arttırma başlamış. Bir sürü deniz ürünü önce tartılıyor sonra masanın üzerine konuyor. Etrafta meraklı gözler, alan da var sadece bakan da... Mezatçı biraz yukarıda, sandalyesinde oturuyor. Yanında hükümetin görevlendirdiği bir vergi memuru, elinde kâğıt kalem. Onun yanında da vergicinin denetçisi. O da hükümetçe görevli... O onu, öbürü bunu denetliyor. İlahi!

Fotoğraflardan birinde bir yemenici, kunduracı yani. Şehir belli değil, tarih 1937. "Türkiye'de yemenicilik işiyle uğraşan çok." diye başlıyor anlatmaya fotoğrafçı. Ona göre Türkler yürümeyi pek seviyor. Şehir insanı sokak ve parklarda gezinirken köylüler akrabalarını ziyaret amacıyla 10 gün sürecek bir yola düşüveriyor hiç düşünmeden/üşenmeden. Yürüyerek... At sahibi olan biri için bile bu böyle! En güzel tasvir ise şöyle: "Yaşadığı yerde ucuz, gideceği yerde pahalı olan her neyse yüklüyor atının sırtına ve çıkıyor yola."

"Yer altı tünelinin yukarı ucunda bir tramvay sizi alıyor ve Pera'nın öbür ucuna kadar götürüyor." diye not iliştirilmiş fotoğraflardan birinin yanına. Pera'nın ismi Beyoğlu bugün. Tünel ve tramvay güzergâhı ise tıpa tıp aynı. İnsanlar değişik tabii. Bir de tabelalar Osmanlıca ve Fransızca o zaman. Yıl 1928. Latin harflerine geçildi geçilecek. Aynı tarihli bir başka fotoğrafta ise geçiş süreci ayan beyan ortada. Yer Pera'da bir duvar. Elhamra ve Cine Magic afişlerindeki yazılar Osmanlıca ve Fransızca. Onların yanındaki Taksim Bahçesi ve Melek Sineması'nın afişlerindeki yazılar ise Fransızca ve Osmanlıca yanı sıra Türkçe.

İnsanı şaşırtan, gülümseten ve gururlandıran öyle çok ayrıntı, not ve fotoğraf var ki sergide... Beyaz eldivenleriyle yolun ortasında dikilen trafik polisi, eski Diyanet İşleri Başkanlarından Ahmet Hamdi Akseki'nin fraklı görüntüsü, Florya Plajı'nda kâğıt helva için pazarlık yapanlar, Bursa'nın bir köyünde camii imamından jimnastik dersi alan çocuklar... 1933 tarihli bu fotoğraftaki fotoğrafçının notu şöyle: "Küçücük köy bile modern jimnastik hareketlerinden bihaber değil. Türkiye Cumhuriyeti din ve devlet işlerini birbirinden ayırmış olsa da eğitmen eksikliği nedeniyle köy imamı hem öğretmen hem jimnastik hocası."

123 yıllık National Geographic arşivinde bulunan 8 milyon kart baskı arasından seçilen 100 kadar fotoğraf, 11 Haziran'a dek Antrepo No 3'te. Derginin mayıs sayısında onları ve notları içeren bir küçük albüm de var ayrıca...

***

Reha Erdem'in yeni filmi

Geçtiğimiz hafta Koç Üniversitesi - Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi'nde Reha Erdem Sineması üzerine bir söyleşi vardı. Yüzünü iyi edebiyat örneklerine dönmüş bir yönetmen meraklı dinleyicilerine -çoğu sinema öğrencisi- filmlerini anlattı. Yrd. Doç. Dr. Adnan Tönel'in yönlendirdiği söyleşide lafın yeni filme gelmesi kaçınılmazdı. Reha Erdem'in "Ses giderek daha etkili olacak, sadece görüntüye eşlik etmeyecek yani." açıklamasını bir sürü defteri dolduran ve hâlâ doldurmaya devam eden yeni filmin ilk haberleri izledi: İsmi, şimdilik, Şarkı Söyleyen Kadınlar olan filmin başrolünde Binnur Kaya var.

***

Fenadır küçük hesap

Çok uzağa, Artvin'e tayini çıkmış genç mühendis iki ayran içer yolda. Ayrancı çocukta - Hasan - para üstü verecek bozuk yoktur, dağ başında bozduracak kimse de... Zaten minibüs de beklemez fazla. "Üstünü veremiyorsan geri ver paramı." der genç mühendis. Helallik ister bir de ama çocuk susar. Akşam çökünce cebindeki paraya bakar durur mühendis. Fenadır küçük hesap. Anlık bile olsa... Sabahattin Ali'nin Ayran öyküsünden ilham alan Kar Beyaz filminin bir sahnesi bu. Selim Güneş'in yönettiği filmin alamet-i farikası ise müzikleri... Filme, 47. Antalya Altın Portakal Film Festivali'ndeki En İyi Film Müziği Ödülü'nü kazandıran müziklerde Mircan Kaya imzası var.

JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN PAZAR / 15.05.2011

Hiç yorum yok: