30 Mayıs 2011 Pazartesi

Sıkıcılığı alaşağı eden müze


Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi, önceki akşam Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Eti Onursal Başkanı Firuz Kanatlı'nın katıldığı bir törenle açıldı. Yaklaşık 10 yıldır ziyarete kapalı olan müzenin alamet-i farikası, sıkıcılık kavramını alaşağı etmesi. Müzenin ev sahipliği yaptığı 22 bin 543 eserden 2 bini, vitrinlerde ve bahçede sergileniyor.


Aslında epey eski bir müze bu. Şöyle: Eskişehir il ve ilçelerinden toplanan taşınır kültür varlıkları 1945 yılından itibaren Eskişehir Alaeddin Camii'nde toplanmış, orası bir depo müze olmuş. Eser sayısı artınca 1966'da Odunpazarı semtindeki Kurşunlu Camii Külliyesi'nde Eskişehir Müze Müdürlüğü kurulmuş ve teşhir başlamış. 1974 yılında Akarbaşı Mahallesi Atatürk Bulvarı'ndaki bir binada çalışmalar devam etmiş, ama bir türlü istenilen sonuç alınamamış. 2001'de müze binası yenilenmek ve çağdaşlaşmak gerekçesiyle ziyarete ve bilimsel çalışmalara kapatılmış. Yeni bir müze binası için kollar sıvanmış.

Sonrasını Eti Onursal Başkanı Firuz Kanatlı anlatıyor: "Bir gün yönetim kurulu toplantısındayız. Bir telefon: 'Bakan geliyor!' Atilla Koç. 'Ne zaman?' 'Yarım saat sonra.' 'İyi peki.' Toplantı dağıldı. Bakan Bey geldi, anlatmaya başladı: 'Böyle böyle bir müze var; elimizde patladı. Şuna bir el atın.' Biz devraldığımızda bitmemişti müze, sadece temelleri atılmıştı daha. Eskişehirliyiz biz, önemsedik bu olayı. Bakan Bey, 2 milyon 600 TL'ye patlar demişti, yıl 2007'ydi. 2008'de inşaat başladı. Valla bugün baktığımızda 9,5 milyon TL gitti. Ama değdi. İyi bir şey olsun istedik, çağdaş olsun dedik. Oldu. Eskişehir'e yakışan bir müze yaptık. Anahtar teslimi... Artık iş bakanlıkta, Eskişehirlide, ziyaretçide..."

Yeni medyalı arkeolojik müze

Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi, bir arkeoloji müzesinden beklenmeyecek şekilde eğlenceli. Bunda ODTÜ'den Refik Toksöz'ün TÜBİTAK desteğiyle geliştirdiği ve bazıları dünyanın hiçbir müzesinde bulunmayan dijital sergileme tekniklerinin büyük payı var. Bu teknikler -yeni medya uygulamaları- eğitici olduğu kadar da ilgi çekici. Topu topu 3-5 uygulama ama vitrinler dolusu arkeolojik eser arasında durdurup durdurup içine alıyor ziyaretçiyi.

Bir koridordan geçerken ayaklarınızın altında sikkeler kaçışıyor mesela. Az ötede kocaman bir dijital kitap var. Üzerinde bilgiler, açıklamalar, fotoğraflar, videolar... Sayfalarını dokunmadan, elinizin rüzgârıyla çeviriyorsunuz. İçine sonsuz bilgi eklemek mümkün. Çift katmanlı bir hologram var sonra; bir örneği Disneyland'taymış. İçinde heykeller, yüzükler, takılar, çömlekler... Dokunmatik ekran; sağa sola, aşağı yukarı çevirip çevirip inceliyorsunuz eseri. Gerçek zamanlı bir atla arkeolojik bir köy gezisi var ki epey eğlenceli. Benzer şekilde bir kümülüs gezisi ayrıca...

Müzedeki eserlere gelince; çoğu Eskişehir'de bulunan ören yerlerinde yapılan kazı ve yüzey araştırmaları sonucunda açığa çıkarılan parçalar... Aralarında serçe parmağının yarısı boyunda bir lületaşı mühür var; Çavlum Mezarlığı'nda bulunmuş. İlk kez sergileniyor. Diğer eserler Eskişehir'in en eski yerleşim yerlerinden Keçiçayırı, mimarisi ile Anadolu yerleşim planının öncülerinden Küllüoba Höyüğü ve önemli yolların kavşak noktasında yer alan Şarhöyük'ten. Çorum Alacahöyük'te yapılan kazılarda bulunan bir Hitit Güneşi Kursu da unutulmamış elbette.

Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerin bulunduğu müzeye rakamlar aracılığıyla baktığımızda; 7 bin 989 sikke, 3 bin 804 etnografik ve 7 bin 225 arkeolojik eserle karşılaşıyoruz. Eser sayısı, Seyitgazi ve Afyonkarahisar müzelerinden devredilen 3 bin 525 parçayla 22 bin 543'e ulaşıyor. Tabii ki bunların sadece 2 bin adedi sergilenebiliyor; vitrinlerde ve bahçede...

JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN KÜLTÜR / 30.05.2011

Hiç yorum yok: