3 Temmuz 2011 Pazar

SANAT/HAYAT: 2010 AJANSI'NDA KERAMET VARMIŞ

İstanbul, epey hareketli bir hafta geçirdi. Bir tarafta kapanan kapılar -sonsuza kadar- diğer tarafta açılan ve şehrin hücrelerine nüfuz etmeyi planlayan festivaller, üç hafta kadar...

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tam olarak 30 Haziran Perşembe günü saat 18.00'de görevini tamamlayarak kendi kendini imha etti. İmha süreci epey hüzünlü geçti. Büyük sona bir gün kala, Miraç Kandili'nin olduğu akşamüstü, ajansın son temsilcileri küçük bir 'Güle Güle' düzenledi ama pek gülemedi tabii. Pırıl pırıl meyveler ve renkli kurabiyelere rağmen. Çünkü yaşanan, eninde sonunda bir ayrılıktı.

"Ah ne güzel bina, ah ne fena diyerek geldik, alnımızın akıyla gidiyoruz. Bu perde burada kapandı. Gerisi hüsnüzan." diyerek "Sonra ne olacak?" sorusunun önünü peşinen kapattı ajansın başkanı Şekib Avdagiç. Herkesin cebinde bekleyen birer ikişer cümle vardı elbette. 40 aydır ajansta çalışan bir hanım "Ne zaman herkes bilgisayarlarındaki özel dosyalarını alsın dendi, anladım bitti." derken bir bey, Şamil adı "Bitmese daha iyiydi." dedi, öksüz çocuk gibi.

Bir hanım kız, Survivors2010 isimli mail grubunu anlattı uzun uzun, herkesi üyeliğe davet etti. Her teklif bir mükellefiyet getirirdi. Bakalım... Toplantı "Hayırlı Kandiller" ortak cümlesiyle bitti. Geriye bir sürü anı, restorasyondan çıkmış pek çok yapı ve 8 yuva kaldı. O da ne? Şöyle: Ajans çalışanlarından 7 çift şu anda evli, 1 çift de nişanlı. Bebekler de cabası...

***

"Aldığım en swingli ödül"

İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın bu yıl 18'ine basan kıymetlisi İstanbul Caz Festivali, 2010 meselesi tamamen kapandıktan sadece iki saat sonra neşe içinde başladı. Önce tören, sunucu Toprak Sergen. Bülent Eczacıbaşı festival sponsorlarına tek tek plaketlerini verdi, sonra sıra Yaşamboyu Başarı Ödülü'ne geldi. Okay Temiz, ödüle "ne ki şimdi bu der gibi" bir bakışla baktı; "Bu aldığım en swingli ödül." dedi ve ekledi: "Al sana ödül, hadi bay bay zannederler; öyle bir şey yok, yola devam..." Törenden sonra bir müddet sessizlik oldu sahnede. O sırada herkes yüzünü Boğaz'a çevirdi ki... Köprüde kaşla göz arasında bir sürü evlenme teklifi! Birtakım tekneler köprünün hemen altına ışıkla yansıtıyor niyetleri. Misal: "...Sibel, benimle evlenir misin? Sincabın." O sırada konser başladı. İlk önce Simavi çıktı sahneye. Sonra Emin Fındıkoğlu'nun topluluğu... Müziği, sesi ve performansı bırakıp eve gitmek hiç kolay olmadı. Şimdi festival 3 hafta boyunca 40'ın üzerinde konser ağırlayacak. Jamie Cullum, Paul Simon ve Marcus Miller'in olduğu akşamlara bizzat dikkat!

***

Simitçiiiii bakar mısınnnn?


Uluslararası İstanbul Opera Festivali daha çok ufak -yaşça- ama afiş ve reklamlarıyla ailemizden biri oldu bile. Hatta hani eskiden böyle uzata uzata, opera sanatçısıymış gibi yaparak bir şeyler isteyen çocuklar vardı; Kaynanalar dizisindeki, kocasını şan yaparak azarlayan Tijen karakteri sağ olsun... Öyle bir yakın bize. Simitçiden aynı böyle yaparak simit isteyen bir kadın var hatta reklamlarında.

Festival açılışı 1 Temmuz Cuma akşamı Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda Fatih Sultan Mehmet Operası'yla yapıldı. Yağmur altında...Onu kaçıranlar kaçırdı; tek temsildi ve bir dahaki temsili taa seneye. Ama niyetlisine; bu akşam IV. Murat var, Topkapı Sarayı'nda. Yarın akşam ise Tosca, yine Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda.

JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN PAZAR / 03.07.2011

Hiç yorum yok: