16 Eylül 2011 Cuma

İsmi yok cismi var



İstanbul'un isimsiz bienali cismine kavuştu. Kendisine, İsimsiz (12. İstanbul Bienali 2011), diye seslenmemizi isteyen dev etkinlik, yarın kapılarını açıyor ve ziyaretçilerini 13 Kasım'a dek bekliyor. 500'den fazla yapıtın yer aldığı bienalin mekânları Antrepo 3 ve 5.


Aylardır kendini köşe bucak saklayan 12. İstanbul Bienali, dün gerçekleşen resmî açılış töreni ve basın toplantısıyla eteğindeki taşları yavaş yavaş dökmeye başladı. Yavaş yavaş çünkü hemen öyle bir iki saatte olmuyor; güzel güzel gezmek, iyice bir anlayıp dinlemek gerekiyor.

Defne Halman'ın sunuculuğunu üstlendiği resmî açılış töreninde önce İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı konuştu: "... Bienal İstanbul'un bir kültür sanat başkenti olarak gelişimine katkıda bulunurken İstanbul da Bienal'e kucak açtı. ..." Sözü, tam olarak aynı noktadan devralan; 2016 yılına kadar İstanbul Bienali'nin sponsorluğunu üstlenen Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç oldu: "... İstanbul ve Bienal; çok yönlülükleri, çok uluslu ve kültürlü yapıları ve toplumdaki değişim ve gelişimin yansımalarının her alanda izlenebildiği mecralar olmaları nedeniyle birbiriyle çok örtüşen iki marka. İstanbul Bienal'i, Bienal de İstanbul'u beslemektedir, derinlik ve renk katmaktadır. Bienal'e yaptığımız her katkının aynı zamanda İstanbul markasına da yansıdığını söylemek yanlış olmaz. ..."

Tüm sponsorlara tek tek teşekkür plaketleri verildikten sonra sıra İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer ile 12. İstanbul Bienali küratörleri Jens Hoffmann ve Adriano Pedrosa'ya geldi. 12. İstanbul Bienali'nin ilham kaynağı Felix Gonzales Torres'in yâd edildiği konuşmaların merkezinde; onun "Sanat eseri isimsizdir çünkü 'anlam' zamana ve mekâna bağlı olarak değişir." sözü vardı. Anlam üretimini tamamen izleyiciye bırakmak isteyen küratörler, Torres'in herhangi bir eserine yer vermiyor olmalarını "Yapıtlarını illa da görmek gerekmiyor, zorunlu okuma söz konusu değil. Bu bir sohbet ve diyaloglar bienali. Sadece dikkatli bir şekilde bakın. Çok ayrıntı var. Çok... Keşfetmeye kesinlikle değer." sözleriyle açıkladı.

BİENAL TARİHİNDE BİR İLK

Sıra soru sormaya geldiğinde İstanbul Bienali tarihinde belki de bir ilk yaşandı. Hiç kimse hiçbir soru sormadı. Bunun galiba iki sebebi vardı. Bir, toplantı açık havada yapıldığı ve güneş bir eylül sabahına göre çok inatçı çıkıp insanları bezdirdiği için... İki, fazla naz âşık usandırdığı için... Böyle olunca, neden sanatçı listesini vermediklerini bir defa, galiba 30. defa daha açıklamak istedi küratörler: "Bu bir pazarlama stratejisi değil, basına karşı bir tavır da... Nasıl şehrin geneline dağılmış mekânları kullanmak ve İstanbul deneyimi vaat etmek yerine tek bir mekânda karar kılmış ve izleyicinin dikkatini sadece eserlere çekmek istemişsek aynı o şekilde... İsim listesi ya da başka bir bilgi vermekten de kaçındık. Sadece serginin konuşulmasını istedik."

Gün itibarıyla sergiyi sadece genel olarak konuşabiliriz: Karşı karşıya iki bina. İkisinin de kapısında ikişer tane güvenlik, sıcak ve soğuğu geçirmeyen ağır plastik perdeler... İçeride gri beyaz duvarlar... Mimar Ryue Nishizawa, ziyaretçinin karma sergileri ve kişisel sunumları birbirinden ilk bakışta ayırabilmesi için geliştirmiş onları. Buna göre karma sergilerin duvarları gri, kişisel sunumlarınki ise beyaz. Gözlerini, Vasıf Kortun ve Charles Esche'nin küratörlüğünü yaptığı 9. İstanbul Bienali'yle sanat dünyasına açanlar için epey zor koşullar.

Biraz da sayılar... Toplam yapıt sayısının 500'ü aştığı bienalde beş karma sergi ve 55 kişisel sunum var. Başlığın yanı sıra temalarda da Felix Gonzalez-Torres'in işlerinden ilham alınmış. Bu beş bölüm; İsimsiz (Soyutlama), İsimsiz (Ross), İsimsiz (Pasaport), İsimsiz (Tarih) ve İsimsiz (Ateşli Silahla Ölüm). Sanatçıları öğrenmek de artık serbest. Haliyle. Ama bir dakika. Aslında pek çok eserin etiketi de yerli yerinde değil daha...

***

Üniversite öğrencileri için

12. İstanbul Bienali süresince Antrepo'daki gişelerde öğrenci kimliğini gösteren bütün lisans öğrencileri bienal sergilerini, ücret ödemeden, İstanbul Bienali Sponsoru Koç Holding'in konuğu olarak gezebilecek.

JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN KÜLTÜR / 16.09.11

Hiç yorum yok: