27 Kasım 2011 Pazar

SANAT/HAYAT: 'Fiyat mühim değil'



Çağdaş Sanat Fuarı Contemporary İstanbul'un ön izleme günü, saat 19.00... Epey bir eserin kenarında köşesinde kırmızı nokta. Satılmışlar. Çok erken değil mi? Demek ki önceden ayrılmışlar. Yoksa ne vakit gezdiniz, gördünüz, karar verdiniz, pazarlık yaptınız ve aldınız...


Etraf amaçsızca dolaşanlar, amaçlıca dolaşanlar, anlatanlar, anlayanlar, anlamayanlar, selamlaşanlar ve pazarlık yapanlarla dolu. Az ötede çın çın kahkahalar, az beride hararetli bir tartışma. Koleksiyoner Erol Tabanca ile aracı Ömer Olcay arasında. Tabanca "Fiyat mühim değil" diyor ısrarla. Olcay anlatıyor: "Eser tek edisyon. Bizim niyetimiz bir müzenin koleksiyonuna vermek. Önceliğimiz; İstanbul Modern, Borusan Contemporary ya da Cengiz Çetindoğan'ın açacağı müze. Rakam bizim için de mühim değil. Hocaya değer katsın, derdimiz bu. Satışa çıksa 30 binden açılır, 60 bine rahat yükselir, 100 bini görür."

Tabanca kararlı: "Bakın, açık konuşayım, benim de bir müze hayalim, niyetim var. Ama size şu kadar zaman sonra açacağım diyemem ki... Yer bulunacak, vakıf kurulacak..." Israrlara dayanamıyor ve "Tamam, hocayla konuşayım, herhangi bir müzeden herhangi bir girişim olmazsa eser sizin. Taahhüt ediyorum." diyor Olcay sonunda.

Neymiş bu böyle diye etrafa bakınıyoruz ve 'İstanbul'a Dokunmak' isimli 3 boyutlu bir canlandırma görüyoruz. Başı kalabalık... 3D gözlüğü takıp geçiyoruz karşısına. Ne olabilir ki sonuçta? Vay, vay, vay... Devrim Erbil'in Haliç resimlerinden birine yaklaşıyor, yaklaşıyor, caminin minarelerine çarpmaktan zor kurtuluyor ve çizgilerin içine giriyoruz. Resimdeyiz, denizdeyiz. Etrafta tekneler, su kıpır kıpır. Başımızın üzerinden bir martı sürüsü geçiyor, çığlık kıyamet. Sesleri kulağımızda, başımızı eğmesek kanatları saçlarımıza değecek. Öyle bir gerçek. Tabanca'nın inadı boşa değil...

Eseri 5 kez filan izledikten sonra "Şimdi ne tarafa? Oraya baktık mı? E biraz önce de buradan geçmiştik... Şu kadının ayakkabısını gördün mü? A bak! Demet Şener, Audi Q3 eser olarak mı burada?" gibi türlü cümle kurarak ilerliyoruz koridorlarda. Dile kolay, 3000 parça... Herkesin eve götürmek istediği bir şey var aralarında. Bizimkisi, Cem Dinlenmiş'in 'Yeni Dünya'sı. Ama tabii o da "Fiyat mühim değil" diyen birinin evine gidecek günün sonunda...

***

SANAT, GÖZÜNÜ ANADOLU SERMAYESİNE DİKTİ

Contemporary İstanbul'un 6. yılındayız. Karşımızda, her yıl biraz daha büyüyen -her yönden- bir etkinlik. Şimdi gözü Anadolu'da... Fuarın koordinatörü Hasan Bülent Kahraman'ın anlatımıyla: "Anadolu dediğimiz hadise Türkiye'de bugün her şeyi tayin ediyor. Siyaseti, ekonomiyi... Orada birikmiş büyük bir sermaye var. Türkiye'nin birtakım kültürel problemleri de var. Bu noktada gerçekçi olmak lazım. Malatya, Muş, Mardin, Erzurum ve Artvin'e çağdaş sanat gitmedi ama oralarda bir kitle var. Yurtdışında okumuş, gelmiş, babasının işinin başına geçmiş; o işi, senin benim ruhum duymazken dünyanın en önemli merkezleriyle ticaret yapan bir kuruma dönüştürmüş. Kafaları çalışıyor, açıklar. Contemporary İstanbul'un niyeti Anadolu'daki sermayedarları İstanbul'a getirip bu alanın bir parçası yapmak."

***

FUARDAN FAYDALI NOTLAR

Bugün Contemporary İstanbul'un son günü. Gitmek isteyenler için yeri; İstanbul Kongre Merkezi Fuar Alanı ve İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Salonu.

Gezilecek toplam alan 12.500 m² ve en az 2 saat sürüyor.

Yeni Ufuklar bölümünün konuğu Körfez Bölgesi Ülkeleri.

3 eser fuar alanının dışında, kamusal alanda. Biri Abdi İpekçi Caddesi'nde, biri The Sofa Hotel'in ön cephesinde, biri Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Girişi'nde.

JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN PAZAR / 27.11.11

Hiç yorum yok: