28 Kasım 2011 Pazartesi

SÖYLEŞİ: TUNA ÖZÇUHADAR


Dünyayı dolaşsak bir filmin yaptığı etkiyi yapamayız


İstanbul, 2-4 Aralık tarihleri arasında Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali'nin üçüncüsüne ev sahipliği yapacak. 'Günümüz insanının ihtiyaçlarının, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamasını tehlikeye atmadan karşılanması' anlamına gelen 'sürdürülebilir yaşam'ı ve bu konudaki filmleri bir araya getiren festivali, Tuna Özçuhadar'la konuştuk.

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali'nin ilki 2008'de İstanbul'da, ikincisi 2010'da İsveç'te düzenlendi. Üçüncüsü bu yıl 2-4 Aralık tarihleri arasında yine İstanbul'da. Çözüm barındıran, insanı umutlandıran, en önemlisi farkındalık oluşturan filmlere yer veren festivali, Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi adına Tuna Özçuhadar anlattı.

Sürdürülebilirlik nedir? Kavram olarak...

Kendi haline bırakıldığında yerküre, sürdürülebilir bir sistemdir. Brundtland Komisyonu 1987'de hazırladığı Ortak Geleceğimiz adlı raporda sürdürülebilirliği "gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama olanaklarını tehlikeye atmadan günün neslinin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi" şeklinde tanımladı. Yani, günün kaynaklarını gelecek kuşakların haklarını yemeden, kendilerini yenileyebilecekleri şekilde kullanmak...

Prensipleri neler? Ne yapmazsak sürdürülebilir olur dünya?

Kâr amacı olmayan bir organizasyon olan İsveç'teki The Natural Step'in (TNS) kurucusu tıp doktoru Prof. Dr. Karl Henrik Robert, 1989'da 200 bilim adamıyla yaptığı uzun istişareler sonunda 4 ana tema belirlemiş. Neyi yanlış yaptığımızı bilim adamlarına sormuş ve çevreyle ilgili üç temel prensipte anlaşma sağlanmış. Dördüncüsü daha sosyolojik, insanla ilgili.

Sayalım mı?

Bir; yerkabuğundan yer yüzeyine madencilikle çıkarılan nadir elementlerin sistematik artışını durdurmalıyız; örneğin ağır metaller, fosil yakıtlar gibi. Çünkü yaşamın olduğu katmana yabancı olan bu maddeler yeryüzünde birikince doğadaki dengeyi bozuyor. İki; insan tarafından üretilen doğaya yabancı kimyasal bileşenlerin üretim ve kullanımını kısıtlamak; çünkü bunlar da doğada hazmedilemiyor, örneğin suni gübre. Üç; vinç, kepçe, dinamit yardımıyla gerçekleşen fiziksel bozulmayı durdurmak. Bu bozulma doğanın döngülerini yürütme becerisine engel oluyor, örneğin aşırı orman hasadı. Bu ihlalleri yapmazsak daha sürdürülebilir bir dünyadan bahsedebiliriz. Üretip tükettiğimiz için kendimizi suçlu hissedelim demiyoruz. Birtakım yanlışları düzeltip her şeye yaşam döngüsü yaklaşımıyla bakalım; derdimiz bu. Sonuncusu ise insan ihtiyaçlarını doğru tanımlamak. Ortaçağdaki insanla şimdiki insanın ihtiyaçları temelde aynı, sadece tatmin etme şekli farklı. Şilili ekonomist Manfred Max Neef'in tanımına göre zaman ve kültür ayrılığı gözetmeyen dokuz temel insan ihtiyacı var: Yaşamı sürdürebilme (mevcudiyet) ihtiyacı, korunma ihtiyacı, muhabbet ihtiyacı, anlayış ihtiyacı, katılım ihtiyacı, boş vakit geçirme ihtiyacı, yaratıcılık ihtiyacı, kimlik ihtiyacı ve özgürlük ihtiyacı.

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali, nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

Bir sürü sorun birbiriyle alakası yokmuş gibi görünüyor. Dünyanın bir köşesinde savaş, bir köşesinde göç, bir köşesinde açlık, bir köşesinde hastalıklar... Aslında hepsi birbiriyle ilişkili. Çevre sorunları, ekonomik sorunlar ve sosyal sorunlar birbiriyle bağlantılı. Bütüncül bir bakış açısı gerekli. Film festivali böyle doğdu, farkındalık için... Çıkıp dünyayı dolaşsak ve tek tek anlatsak bir filmin yaptığı etkiyi yapamayız. Sinema çok güçlü. Ne diyoruz: Gelecek kuşakların hakkını yemeyelim. Bu konuda hemfikir miyiz? Hemfikirsek yapılacak pek çok şey var.

Filmleri nasıl seçtiniz?

Şimdi öncelikle bu sadece çevreci ve yeşil bir film festivali değil. Çevreci olmak başka, sürdürülebilirlik başka... Bugün artık üretim sürdürebilir olmak zorunda. Seçtiğimiz 16 belgesel ve 11 kısa film insanları güçlendirecek nitelikte. Çünkü konular biraz depresif aslında; öldük bittik, tükeniyoruz. İnsanlar filmi izledikten sonra umutsuzluğa düşebilir ve ben ne yapsam dünya değişmeyecek nasılsa diyebilir. Çünkü çok büyük problemler karşısında insanlar kendilerini aciz hisseder. Ama aslında insanın gücü çok fazla. Verdiği oyla birini iktidara getiriyor, harcadığı parayla bir şirketi büyütüyor. İnsanlar bir araya geldiğinde dünyayı yörüngesinden çıkarabilir. İnsan tek başına güçsüz olduğunu hissedebilir ama ortak vizyon, işbirliği ve kolektif çalışmayla gücü çok büyük. Film festivali insanları güçlendirmeye çalışıyor. Siz değişimin temel taşlarısınız, değişimi başlatabilirsiniz, diyor. Festivalin birçok yeni projeye ve benzer işbirliklerine ilham kaynağı olmasını da istiyoruz. Dolayısıyla; umut vaat eden, tetikleyen, depresyona sokmayan ve şu andan, bu günden itibaren neler yapabiliriz diye sorduran filmler seçtik.

***

Festival filmleri

Mavi Altın, Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir, Permakültürde Toprak, Yer Fıstıkları, Güçlü: Herkes için Enerji, Tohum Avcısı, Dönüm Noktası, Sudaki Suretler, Şeytan Operasyonu, Çok Doğru Çok Akıllı, Mutluluğun Ekonomisi, Vahşi Işık: Ruh Eylemle Buluşunca, Affettikçe, Toprak!, Atık=Besin, Güneş Kraliçesi: Arılar Bize Ne Anlatıyor?

JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN KÜLTÜR / 28.11.11

Hiç yorum yok: