20 Kasım 2011 Pazar

SANAT/HAYAT: Kültür politikaları tamam sıra geleneksel sanatlarda


İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, geçen yıl bu zamanlar vakfın taze niyetlerini açıklamıştı. Bunlar arasında ikisi vardı ki, yeni, farklı ve önemli.


Bir: Hat, tezhip ve minyatür gibi geleneksel sanatlara daha fazla özen göstermek; bu sanatların korunması ve çağdaş bakış açısıyla yeniden yorumlanmasına önayak olmak. İki: Sadece festival düzenlemekle kalmayarak kültür sanat politikalarının oluşturulmasında etkin rol oynamak. Bir yıl geçti, ilkiyle ilgili atılmış herhangi bir adım -henüz- yok. Ama ikincisine dair ciddi çabalar var. 2011 Haziran'ında İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları'ndan çıkan 'Sivil Toplum Gözüyle Türkiye Kültür Politikası Raporu' bunun en somut örneği.

Sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, sanatçılar, akademisyenler ve kültür girişimcilerinden oluşan 185 kişi tarafından hazırlanan rapor, yazdan beri bir köşede duruyordu. Kamuoyuyla bugün paylaşılacaktı, yarın paylaşılacaktı derken... Geçen haftalarda tarih belirlendi. Ama gündem birden yoğunlaşınca paylaşım ertelendi. Sonunda geçtiğimiz çarşamba akşamı Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mahkeme Salonu'nda gerçekleşen bir basın toplantısıyla özetlendi. Sivil toplum kuruluşlarının öncelik verdiği maddeler tek tek sayıldı. Bunların beşi yeni anayasa için temel ilkeler olarak önerildi:

Kültürel haklar insan haklarının ayrılmaz parçasıdır. Kültürel çeşitliliğin korunması devletin temel görevidir.

Kadınlar ve gençlerin kültürel faaliyetlere etkin biçimde katılabilmeleri çağdaş demokrasinin gereğidir.

Cinsiyet, inanç, etnik kimlik ve tüm kültürel farklılıklar gözetilmeksizin tüm yurttaşların kültürel faaliyetlerin düzenlenmesine eşit bireyler olarak katılımı ve kültürün tüm yurttaşlar tarafından paylaşılabilmesi esastır.

Tüm dezavantajlı kesimlerin kültürel hayata erişimini sağlayacak düzenlemeleri yapmak devletin görevidir.

Her yurttaş anadilini öğrenme ve bu dilde kültürel faaliyette bulunma hakkına sahiptir.

***

Tablodan kuşlar çıkacak

Herkes onu konuşuyor; sürprizleri birbirine anlatıyor. O: Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı Contemporary İstanbul'un 6.sı. Fuar; 24-27 Kasım tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı ile yanındaki İstanbul Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek ve 550 sanatçıya ait 3.000 çağdaş sanat eserini ağırlayacak. Sürprizlerden biri Devrim Erbil'in Haliç konulu dev resminin fuar mekânında canlandırılacak olması. Resmin, yani Haliç'in içinde gezecek, Erbil'in meşhur kuşlarının etrafımızda uçuştuğunu görecekmişiz. Bakalım...

***

'Satanın aklına bir şey demiyorum, yalnız alan...'

Geçtiğimiz günlerde Alman sanatçı Andreas Gursky'nin 'Rhein II' adlı fotoğrafı 4 milyon 338 bin dolara satıldı ve 'dünyanın en pahalı fotoğrafı' unvanını aldı. Konu, geçen çarşamba 100. sayısını kutlayan Fotoğraf Dergisi yazarlarının yıldızıydı. İbrahim Zaman, fiyata inanmakta zorlanırken Sabit Kalfagil, "Birtakım aracı ve küratörler çok değersiz fotoğraflara öyküler düzüyor. Çevre oluşturup propaganda yapıyor. O öyküleri satıyor. Yoksa gözün gördüğü belli..." dedi. Merih Akoğul ise "Ben satanın aklına bir şey demiyorum. Yalnız alanın ne düşündüğünü gerçekten merak ediyorum." demekle yetindi.

Gecenin asıl konusu tabii ki Fotoğraf Dergisi'ydi. Derginin bir avuç yazarı, konusunda Türkiye'de çıkarılan en uzun süreli yayın olmanın haklı gururunu yaşayan dergiyle ilgili anılarını anlattı. Bu sırada Genel Yayın Yönetmeni Ömer Serkan Bakır, elinde büyüyen bir diğer dergi, Photo Digital'in kapanacağını, oradaki içeriğin de Fotoğraf Dergisi'ne aktarılacağını üzülerek açıkladı. Ortama bir hüzün çöktü. Hüzün, Magnum Fotoğraf Editörü John G.Morris'in mekâna girmesiyle dağıldı. Mor-ris'in tek başına Mimar Sinan Üniversitesi Lokali'nde ne yaptığı merak konusu oldu. 15-20 dakika sonra olay anlaşıldı: Meğer aynı gece aynı mekânda Zaman Gazetesi Fotoğraf Servisi'nin hazırladığı 'Türkiye'de Zaman' projesinin de yemeği vardı ve vaktinde gelen bir tek oydu.

***

Sadi Bey'e rakip geliyor

'İnsan mutluyken mutlu olduğunu bilmez.' demişti Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi'nde. İnsan geçen zamanın içindeyken o zamanın geçtiğini de aynı böyle bilmiyor. Çok güzel bir sergi açılıyor, gitmek kafaya konuluyor, nasılsa bir ay var sanılıyor, o gün, bugün, haftaya derken sergi hop kapanıyor. Elde var mutsuzluk. Ama artık sinemaseverin Sadi Bey'i gibi bir oluşum var karşımızda: Gongo.

Gongo, plastik sanatlar merkezli kişiselleştirilebilir bir etkinlik takvimi. Tüm sanat ve müzik etkinliklerini hatırlatmak niyetinde. Hem de sadece sergileri değil; açılış, sanatçı konuşması, panel ve konferansları da... En güzel tarafı kapanmasına sayılı gün kalan sergileri haber veriyor olması. Ayrıntılar için: www.gongolive.com

JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN PAZAR

20.11.11

Hiç yorum yok: