13 Kasım 2011 Pazar

SANAT/HAYAT: Kantin sohbetlerinden sürdürülebilir festivale


Her şey uzun, upuzun kantin sohbetlerinde başlamış. Sohbetlerin derdi: Nasıl yapsak da hep beraber toplumsal dönüşüme katkıda bulunsak, sürdürülebilirlik kavramını gündemde tutsak, insanların dikkatini çeksek, farkındalığını artırsak... Sohbetlerin sonucu: 'Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali'


Herhangi biri, bir film teknisyeni. Adı Jock Brandis. Günün birinde, Mali'de, eskiden sebze meyve yetiştirilen tarlalarda sadece ve sadece pamuk ekildiğini görmüş ve düşünmüş. Bizim taaa ilkokul Hayat Bilgisi derslerinde öğrendiğimiz şeyi: Her sene, her sene pamuk olmaz. Çünkü pamuk topraktaki nitrojeni sömürür. Köylüleri uyarmış ve onlara yer fıstığı ekmelerini önermiş ama ne gam! Bir kere yer fıstığının elle ayıklanması büyük dert. Çaresizce 'Peki tamam' demiş ama bu ayıklama işini çözecek bir makine getireceğine dair de onlara söz vermiş. Aramış taramış ama o küçüklükte bir makine bulamamış. İş başa... Kendi tasarlamış, bir başına. Makine tıkır tıkır işleyince ve bu başarı kulaktan kulağa yayılınca da sadece Mali'de değil, dünyanın her yerinde kullanılmak üzere binlerce makine üretilmiş. Jock Brandis tek başına, toprak için, insanlar için çıkmış yola. Ve hikayesi, Marbn Harbury'nin yönettiği 2002 yapımı 'Yer Fıstıkları' isimli belgesel filme konu olmuş. Filmi görmek, hem de pek yakında, mümkün. Üstelik benzer duyarlılıkların tetiklediği 16 uzun, 15 kısa filmle birlikte... 2, 3 ve 4 Aralık tarihlerinde Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi ile Pera Müzesi Oditoryumu'nda; 'Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali' kapsamında.

Festivalin hikayesi ise hamilerinden Tuna Özcuhadar'ın ağzından şöyle: "2007'de ODTÜ'de katıldığım Ekoköy Tasarım Eğitimi'nin ardından aldığım ilhamla İTÜ Taşkışla'da, öğrencilerin ekoloji hassasiyetlerini artırmak için, 'Sürdürülebilirlik İçin Taşkışla Toplantıları' adıyla 4 haftalık bir organizasyona öncülük ettim. Ankara'da tanıştığım arkadaşlar da destek verince bir anda sunum yapabilecek 10-12 kişi olduk. Taşkışla'daki bu sunumlardan sonra kantinde uzun uzun sohbet ettik. Nasıl yapsak da hep beraber toplumsal dönüşüme katkıda bulunsak, sürdürülebilirlik kavramını gündemde tutsak, insanların dikkatini çeksek, farkındalığını artırsak diye... Derken kendimizi kolektif olarak adlandırmaya başladık: 'Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi'.

Bir de ben aynı günlerde internet üzerinden 20 dakikalık 'Şeylerin Hikayesi' filmini izlemiş ve çok etkilenmiştim. Hatta filmin yapımcısı Annie Leonard'a mesaj atarak onu tebrik etmiştim. Aradan 5 ay geçtikten sonra Annie'den bir toplantı için Türkiye'ye geleceğine ve tanışmaktan mutluluk duyacağına dair mesaj aldım. Onun geldiği tarihlerde İtalyan Kültür Merkezi Sinema Salonu'nda 'Şeylerin Hikayesi'ni gösterip Annie ile bir sohbet düzenlemeye karar verdik ve oldu.

Annie'nin filmi bize sürdürülebilirlik için dönüşümde görselin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Çünkü 20 dakikada çok şey anlatıyordu. Bir arkadaşımızın hadi bir film festivali yapalım demesiyle de hiçbir deneyimimiz olmayan bir alanda buluverdik kendimizi. 2008 Kasım'ında yine İtalyan Kültür Merkezi'nde ilk 'Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali'ni gerçekleştirdik. Bir sonrakini de İsveç'te. Bir anda o kadar çok gönüllü destekçi belirdi ki... Anladık: Ortak bir vizyon çevresinde birbirini hiç görmemiş insanlar bile birlikte çalışabiliyor. Bizim ortak vizyonumuz da sürdürülebilir bir dünya. Şimdi sıra; 'Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali'nin gezici bir festival haline gelerek Anadolu turuna çıkmasında..."

JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN PAZAR/ 13.11.11

Hiç yorum yok: