20 Nisan 2011 Çarşamba

KOLEKSİYONERİN KREM TABAKASI VİDEO ALIR

GEÇTİĞİMİZ AYLARDA NAM JUNE PAİK ÖDÜLÜ ALAN SANATÇI ALİ KAZMA, ENGELLEMELER SERİSİNDEN ÜÇ ÇALIŞMAYLA 25 MART - 23 NİSAN TARİHLERİ ARASINDA İSTANBUL GALERİ NEV’DE.



Serginin adı Kırmızı Tilki Ölmeli. İnsanın, yok olmaya eğilimli dünyayı bir arada tutma çabasını araştıran ve anlamaya çalışan 1971 İstanbul doğumlu sanatçı; bu uğurda birçok üretim/onarım mekânını videoya çekti. Ameliyathaneden tekstil fabrikasına, saat tamir atölyesinden mezbahaya, dans stüdyosundan mutfağa…

Galeri Nev’de kaç video izleyeceğiz?

Üç yeni iş. Mutfak, Ressam, Tahnitçi... Hiçbiri Türkiye’de sergilenmemişti. Mutfak bir tek Fransa’da, Ressam bir tek İsviçre’de görüldü.

Serginin ismi neden Kızıl Tilki Ölmeli?

Sergilerimin ismi hep aynıydı: Engellemeler. Karışmaya başlamıştı, o yüzden. Bir de işlerden birinde ölü bir kızıl tilki var, ona binaen.

İsmin çekici olması izleyici üzerinde farklı bir etki yapıyor mu?

Benim çok rahat hissettiğim bir şey değil. İlk kez böyle bir isimle sergi açıyorum. Benim için de yeni.

Şimdi sırada neresi var?

Almanya’da bir otomobil fabrikası. Şu sıralar izin almaya çalışıyorum. Olumlu cevap gelir gelmez gidip çekimlere başlayacağım.

İşleriniz kaç kopya oluyor?

5 kopya, bir tane de kendime ayırıyorum. İleride gerekebilir diye… Örneğin önemli bir müze bir işimi isterse ve beş kopya da satılmış olursa; koleksiyonerlerden müzeye satar mısınız, diye rica edeceğime kendiminkini verebileyim niyetiyle.

Koleksiyonerler işlerinizi nasıl değerlendiriyor? Sergiliyorlar mı?

Video işlerini koleksiyonerlerin krem tabakası alıyor genelde. Bu işe daha ciddi bakıyorlar çünkü şunu anlıyorlar: Bu günün sanat pratiği üzerine laf söyleyecek bir koleksiyonda video olmaması ciddi bir eksiklik. Zaten çoğunun birtakım kamusal projeleri var. Depoda tutmayı düşünmüyorlar. Bazen bana danışıyorlar; nasıl sergileyelim diye… İşyerlerine, özellikle ofis girişlerine koyanlar var.

Sizin tercihiniz ne?

İşi seviyorlarsa ve onlar için değerliyse benim için sorun değil. Sergilediklerinde memnun oluyorum, daha fazla insan görebildiği için. Rafta duracağına yaşıyor iş; güzel bir şey bu. Tabii ilk tercihim müze ve güncel sanat kurumları.

Eser topluyor musunuz?

Yok, sadece birlikte çalıştığım sanatçılardan bir iş almaya çalışıyorum, Alev Ebuzziya gibi. Bu çok hoşuma gidiyor. Ben de karşılığında kendi işimin bir edisyonunu sanatçıya veriyorum. Bir de değiş tokuş yaptıklarım var. Mesela ben Kutluğ Ataman’a bir işimi verdim, o bana bir işini…

Video dışında bir şey denediniz mi?


Aslında fotoğraf çekiyorum ama çok ciddi değilim bu konuda. Yani kendim için ciddiyim ama sanatsal sergileme niyetim şu aşamada yok. Gerçi bir kitap projem var, onun için büyük bir arşiv oluşturuyorum. Sergisini yapabilirim ileride.

Nasıl bir proje o?

Epey uzun soluklu bir proje. Kitap üzerine her mekâna giriyorum. Kütüphanelere, müzelere, ciltçilere, sahaflara, font tasarımcılarına, kâğıt fabrikalarına… Yazıtlar, papirüsler ve ilk matbaa baskılarını da dâhil etmeyi düşünüyorum. Kitap ve kitabın var olduğu dünya üzerine bir proje bu. Binlerce fotoğrafım oldu. 2 - 3 bin tane daha çekerim herhalde. Sonra onları süzeceğim, kitapta 200-300 fotoğraf olur. Elimdeki arşivi kitap çıktıktan bir sene sonra falan sergilerim belki. Proje bir çok bölümden oluşuyor… Kütüphane, elektronik kitaplar, papirüsler, ciltçiler şeklinde. 2013’e doğru ancak olur bu.

Nam June Paik ödülü sanat hayatınızda bir değişiklik yaptı mı?

Pratiğimiz içinde değerli insanların işime onay vermesi tabii ki önemli. Birilerinin çıkıp yaptığınız işi değerli bulması moral veriyor. Bir şekilde tescil edilme. Tescil edilme iyi mi, kötü mü bilmiyorum gerçi. Tescil edilmese ne olur… Yalnız şöyle bir gerçeklik var; daha fazla teklif alıyorsunuz. Çalışmalarınız için gerekli izinleri almanız kolaylaşıyor. Yapacağım iş değişmiyor ama kapılar daha hızlı ve kolay açılıyor. Dünya hali.

İşleriniz Nam June Paik’inkilerle ilişkilendirilmiş olmalı… Sizce nasıl bir ilişki var?

Ödülün gerekçesinde medya sanatları alanında üretilen ve Nam June Paik’le ilişkilendirilen işlerden bahsediliyor ama şöyle bir şey var; Paik’in işleriyle ilişkilendirilemeyecek bir çalışma yok. Nam June Paik o kadar çok üretmiş ki; performans, zaman, heykel, videonun heykelleşmesi, videonun dünyanın içinden bir göz olarak kendine bakması, videonun dünyaya bakması üzerine... Her zaman şiirsel bir tarafı var tabii ki. Tüm işlerinde yeni düşünme, tartışma, entelektüel alanlar açması söz konusu... Bu açıdan bakınca bir yerden benim çalışmalarımla da örtüşebilir herhalde.

JÜLİDE KARAHAN

SKYLIFE BUSINESS/NİSAN

Hiç yorum yok: