1 Nisan 2012 Pazar

Çok tatlı bir kandırılma hikâyesi

Meğer yüzüğün taşı camdanmış, kendisi de değersiz metalden. Ne pırlanta, ne altın... Meğer kandırmışlar beyefendiyi. Ne iyi! En güzeli de kimse yüzüğün değerini öğrenmeye kalkmamış. Sonsuz bir güven içinde, öylece yaşayıp gitmişler... Hikâyenin boşlukları, 8 Mayıs itibarıyla Caddebostan Kültür Merkezi'nde...

Maddi durumları pek iyi değil ama beyefendi eşine, o çok kıymetli yüzüğü alıyor. Yıllarca taksit ödeme pahasına... Bir ömür süren evliliklerinin en havalı anısı bu. Hanımefendi yıllar yıllar boyunca eşe dosta, konuya komşuya göz süze süze anlatıyor: "O yoklukta yemedi içmedi bana bu yüzüğü aldı. Canım benim..."

Günün birinde, ikisi de vefat edince kızları kuyumcuya gösteriyor yüzüğü. Satmak değil, değerini öğrenmek için... Kuyumcu eviriyor, çeviriyor, inceliyor ve: "Ablacım bu taş camdan, yüzüğün kendisi de altın değil. Hiçbir değeri yok yani..." diyor. Kızları, anne ve babasının hiçbir maddi değeri olmayan bir yüzüğü bahane edip kıymetlendirdikçe kıymetlendirdikleri evliliklerini düşünüp daha bir mutlu oluyor. Nasıl denir, babasını kim kandırdıysa, iyi ki kandırmış!

O yüzük... Önümüzdeki günlerde, hatta tam olarak 8 Mayıs itibarıyla Caddebostan Kültür Merkezi'nde sergilenecek. Hikâyesi ve bir sürü başka hikâyeli eşyayla birlikte... Evet, bir 'Hisseli Harikalar Kumpanyası: Meraklısından Sıra Dışı Objeler' sergisiyle daha karşı karşıyayız. Hani ilki 2002 baharında Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi'nde açılmış ve Abdülhamit'in iç çamaşırından hastalıkları iyileştirmekten yamru yumru olmuş bir derviş sopasına bin bir çeşit eşyayı bir araya getirmişti. İşte onun ikincisi. Tek fark; o zamanki öte beri eş dost ve sanatçılardan toplanmıştı; bu defa Yapı Kredi Bankası özel müşterilerinden... Sergi niyetiyle 30 bin müşteriye mektup gönderilmiş ve onlardan, hikâyesi ve manevi değeri olan eşyalar istenmiş. Şimdilerde; müşteriler arasında tatlı bir telaş, hatta gizemli bir rekabet... Sergide ise 150-200 parça. Bir o kadar da hikâye...

***

Facebook 'like'tan taşlı savaşlara...

31. İstanbul Film Festivali önceki akşam görkemli açılışını yaptı. Bir sürü gala, film, atölye çalışması, sohbet... Bir yana; yeni bir bölüm var: 'Devrimin Filmini Çekmek'. Dünyadaki halk hareketlerini sinema üzerinden sorgulayan bölüm, bir devrimin filme çekilmesinin ipuçları yanı sıra Facebook 'like'tan taşlı savaşlara geçişin ipuçlarını da veriyor.

Bölümde; Tunus, Mısır, Cezayir, Yemen ve Ukrayna'dan öyküler anlatan patlamaya hazır sekiz uzun metrajlı ve bir kısa metrajlı film var. Bir de devrimin filmini çekmenin zorluklarını masaya yatıran panel... Festivalin belgesel sinema danışma kurulu üyesi Alisa Lebow'un moderatörlüğündeki panelin konuşmacıları; Kahire'den tarihçi Khaled Fahmy ile sinemacı Hanan Abdalla, Şam'dan sinemacı, yapımcı ve arşivci Orwa Nyrabia, Fransa'dan İran sineması uzmanı Agnès Devictor, Tunus'tan sinemacı Mourad Ben Cheikh ve Ukrayna'dan sinemacı Andrei Zagdansky. İlgilisi için tarih 11 Nisan Çarşamba saat 16.00, yer Pera Müzesi.


Jülide Karahan

Zaman Pazar

Hiç yorum yok: