18 Nisan 2012 Çarşamba

Itrî övgüleri hoş ama bilimle alâkası yok!

'Aşk Olmayınca Meşk Olmaz' adlı kitabının yeni basımı geçtiğimiz günlerde yapılan müzikolog Cem Behar, büyük Türk bestekârı Itrî ile ilgili çalışmaların uluslararası boyutunun eksik olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Nostaljik nutuklar bize bir şey katmaz. Itrî yılından daha akademik şeyler bekliyorum."

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi ve müzikolog Cem Behar ile buluşurken amacımız, yenilerde dördüncü basımını yapan 'Aşk Olmayınca Meşk Olmaz' (YKY) kitabını, dolayısıyla Türk musikisinin seyrini konuşmaktı. Fakat müziğin tabiatından mıdır bilinmez, konu birden başka alanlara kaydı. Gündemde, 'O şafak vaktinin cihangiri' Itrî vardı ve sohbet ister istemez onun üzerinde yürüdü. Cem Behar ile, 100 TL'nin üzerindeki hayalî resmi ve kayıtlara geçen 42 bestesi dışında hakkında pek az şey bilinen Itrî için yapılması gerekenleri ve Türk müziğinin yüzlerce yıllık geleneğini konuştuk.

2012 UNESCO tarafından Itrî yılı ilan edildi. Neler yapılıyor, neler planlanıyor?

Bir iki sempozyum haberi aldım ama çok ciddi ve anlamlı çalışmalar oldukları kanaatine varamadım. Aslında Itrî yılı için neler yapılabilir, o da bir problem. Itrî hakkında çok az şey biliyoruz ve yeni şeyler keşfedilmesi de pek mümkün değil. Asıl adı 'Buhûrîzâde Mustafa Itrî'nin doğum tarihi bilinmiyor. Edirnekapı'da yol kenarındaki bir mezarı Itrî'nin diye gösterirler ama mezarı orası değildir. Ölüm tarihi de tartışmalıdır. Bazıları 1711 der, bazıları 1712. Nerede yaşamıştır, nasıl bir hayat sürmüştür, hiç belli değil.

Sempozyumlardan ne beklemeli?

Bir konferans ya da sempozyum düzenlenecekse bunun uluslararası bir yankısı olması beklenir. Çünkü Türk musikisi hakkında en ciddi araştırmaları Amerikan, İngiliz ve Alman araştırmacılar yaptı. Onlar daha anlamlı şeyler söyleyebilir. Itrî'yi sözlü olarak yüceltmenin ötesinde analitik ve bilimsel şeyler...

Itrî'nin 42 eseri biliniyor. Bilmediklerimiz var mı, onları bulmak mümkün mü? Niye Osmanlı döneminin bu kadar önemli bir müzisyeni hakkında bu kadar az şey biliyoruz?

Ve niye bu kadar az şey bilmemize rağmen bu kadar kocaman balonlar inşa etme ihtiyacı hissediyoruz, değil mi? Itrî çok büyüktü, ne muhteşem besteciydi... Böyle nostaljik nutuklar bize bir şey katmaz. Itrî yılından daha akademik, daha ciddi, daha kalıcı şeyler bekliyorum. Övgü, hasret, güzelleme... Bunlar hoş şeyler ama ilimle, bilimle alakaları yok.

'Itrî aslında çok önemli biri değil' demeye mi çalışıyorsunuz?

Hayır, onu demeye çalışmıyorum. Bizim için tabii ki büyük. Bestelerinin her biri önemli. Aralarında kötü olan yok.

Itrî'nin bir güfte defteri tuttuğu biliniyor..

O defter Topkapı Sarayı'nda Revan Yazmaları 1723'te. Ben gördüm. Ama güfte var, beste yok...

Başka bir kütüphanede, arşivde... Herhangi başka bir bilgi, belge...

Yok. Size imkânsız gibi geliyor ama kişilerin hayat hikâyeleri ve izledikleri güzergâhla ilgili Osmanlı döneminde çok az bilgi var. Bu yılı iyi değerlendirebilirsek bazı araştırmacılar daha ciddi çalışmalara yönelir belki. Ama açıkçası çok fazla şey bulunabileceği konusunda ümidim yok.

Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan 'Aşk Olmayınca Meşk Olmaz' isimli kitabınız geçtiğimiz günlerde 4. baskısını yaptı. Nedir kitabı aranılır kılan?

3. baskısı tükendikten sonra kitap çok arandı. Bu belki, Türk musikisine Türkiye'de birazcık daha bilimsel ve akademik bakılmaya başlandığının bir göstergesi. Çünkü benim gerek bu, gerek diğer kitaplarım Türk musikisi konservatuarlarında ders kitabı olarak okutuluyor. Yoksa musiki ile ilgili bir kitap nasıl yapacak 4. baskıyı? Ama bu son baskı diğerlerinden farklı. Kitabın hacmi iki misline çıktı. Çok da iyi oldu. Çünkü Türk musikisi Osmanlı sanatları arasında en az araştırılmış alan.

***

Türk musikisinin kaderi başörtüsü gibi

Türk musikisinde koro yoktur. Koro kavramı Türk musikisine geleneksel olarak yabancıdır. 1925'te Türk musikisi aleyhine birtakım cereyanlar oldu, Türk musikisi öğrenimi konservatuvarlarda yasaklandı... İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı 1976'da kuruldu. O zamana kadar resmi kurumlarda öğretim yasak. Sonra 'Radyolar Türk musikisi mektebi değildir' diye bir genelge çıktı ve oralarda da yasaklandı. Dolayısıyla uzun yıllar bu musikinin öğrenimi sadece özel cemiyet ve kurumlarda yapılabildi. Biraz başörtüsü gibi... Türk musikisini icra edenler de bir savunma mekanizması olarak 'Avrupa'da büyük korolar var, bizde de büyük korolar var' dediler. Daha önce koro diye bir kavram yoktu. Katiyen! Niye olsun ki? Koro, Türk musikisi icra biçimine uygun değil.


JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN KÜLTÜR, 18 NİSAN 2012

Hiç yorum yok: