16 Mayıs 2012 Çarşamba

Peşinden Gidilecek Tek Şey: Aşk



26 MAYIS 2012 TÜRK TİYATROSU İÇİN TARİHE GEÇECEK BİR GÜN. HALUK BİLGİNER’İN BAŞROLÜNÜ OYNADIĞI ANTONIUS İLE KLEOPATRA, O GÜN SHAKESPEARE GLOBE THEATRE’DA BİR TÜRK EKİBİ TARAFINDAN, TÜRKÇE SAHNELENEN İLK OYUN OLACAK. TÜRKİYE’DE EN SON 1947’DE SAHNELENEN OYUN ÜZERİNE HALUK BİLGİNER’LE SOHBET ETTİK. ÖNE ÇIKAN TEMA İSE TABİİ Kİ AŞK OLDU.

Oyunda öne çıkan motto “Ölçülebilir aşk zavallıdır.” sözleriydi galiba...

Oyunun arkasında iktidar, savaş gibi birçok şey varken aslında çok büyük bir aşk anlatılıyor. Hatta bazıları der ki dünya edebiyatının en büyük aşkı bu. Belki tarihin en büyük aşkı. Muhteşem bir aşk. Ölümüne bir aşk. Antonius’un söylediği “kendine başka bir dünya bulacaksın” sözü de ölümde birleşmelerine dayanıyor. Antonius öldükten sonra Kleopatra yaşamaya devam etseydi bugün bu aşk böyle efsane olmazdı. Bu aşkın efsane olmasının sebebi ikisinin de sonsuzlukta buluşması. Aşkları için her şeyi feda ediyorlar. Tam da bu yüzden biz bu aşkı anlatmaya, oynamaya, yazmaya değer buluyoruz.

Antonius “kendine başka bir dünya bulacaksın” derken meydan mı okuyor?
 
“Bu dünyada senin sorduğun sorunun yanıtı yok” demek istiyor. “Ya ben ölçmeye kalkarsam” diyor Kleopatra. Nitekim Kleopatra her sahnede Antonius’un aşkını ölçüyor. “Hadi bakalım şimdi ne yapacaksın. Savaştan kaçıyorum. Peşimden mi geleceksin, orada mı kalacaksın?” Antonius peşinden gidiyor. Şimdi Kleopatra’nın duygusu şu: “Kaybetti savaşı. Ay ay ay, beni seviyor bu adam!” İmparatorluk gidiyor. Mülk, para, iktidar hiçbiri önemli değil. Aşk.

Antonius gerçekten aşkını kanıtlama düşüncesiyle mi peşinden gidiyor Kleopatra’nın yoksa hiç düşünmeden mi?

Yok. Antonius gider. Siz gitmez misiniz? Âşık oldunuz mu? Aşk için gidilir. Başka ne için gideceksiniz zaten? Gidilecek başka bir sebep var mı? Aşk zaten kendini bulmak değil midir? Kendinin peşinden gidiyor. Öbürü aşk değil. Ay bu kızı pek beğendim. Ay bu adamı pek sevdim. Ötekisi aşk. Kendini bulmak var orada. O ve ben olamaz. Biz var. O gidiyorsa ben de giderim. Ölümse ölüm.

Bir insan nasıl farkına varır bunun?

Kendinizi anlamaya çalışarak. Kendinize dürüst olarak. Kendinize dürüstseniz hata yapma ihtimaliniz yok. Her türlü sorunun cevabını bence yastığa başınızı koyduğunuzda yalnızken vermelisiniz. Birine cevap verdiğiniz zaman başka kaygılar devreye girebilir. Ben sizi mutlu etmek için başka türlü konuşabilirim ama kendi kendime yalan söyleyemem. Samimiyet, sahicilik de buradadır. Eğer samimiyseniz, sahiciyseniz soruların yanıtlarını bulmak çok kolay. Hayat niye zor biliyor musunuz? Hepimiz maske taktığımız için zor.

Yine de Kleopatra’nın öldüğünü öğrenene kadar Antonius’un kendi egosuyla bir çatışması oldu... Niye?

Çünkü bu oyunun orijinal adı Antonius ve Kleopatra’nın Trajedisi. Neden trajedi? Trajedi şurada: Antonius’un iki arada bir derede kalmasında. Hem Kleopatra’ya çok âşık hem de Roma’da sorumluluklar bekliyor. Halbuki en başından dese: “Alın Roma’yı başınıza çalın. Ben burada kalıyorum.” Bitti. Trajedi falan yok.

Peki ya savaştan kaçtığı için şerefini bir kenara bırakması...

Bugüne kadar Antonius’u Antonius yapan şey Roma. Fakat Mısır’da kendi gibi insanlar görüyor. Mısır kendi gibi. Zaten oyunda da Antonius Nil’de gördüğü timsahı anlatırken Mısır’ı anlatıyor. O timsah kendi gibi. Kendine benziyor. Kendi renginde. Ben senin Romalı kafana timsahın kendi gibi olduğunu nasıl anlatayım? Sen çünkü kategorilerle anlamaya çalışıyorsun her şeyi. Timsah neye benziyor? Gel de Mısır’da gör. Gri desem ne anlayacaksın? Romalısın, mermersin, taşsın, köşelisin, iktidarsın. İktidardan hoşlanıyorsun, hiyerarşiden hoşlanıyorsun. “Ben komutanım, sen ersin” diyorsun. Mısır’da öyle bir şey yok.

O zaman aşk ve iktidarın çatışması trajediye neden oluyor diyebilir miyiz?

Kendiyle de çatışması ve sürekli karşılaştığı ikilemler adamın sonunu hazırlıyor. Hâlbuki gönlünün istediği yerde kalsa, her şeyi boş verse... “Ben sorumluluk sahibiyim. Orada savaş var, ordumun başına geçmeliyim.” dediği an geçmiş olsun. Fakat bütün bunları bir kenara bırakıp sizi peşinden koşturabilecek tek şey nedir? Aşktır. Aşk nasıl bir şeydir? Günümüzde hâlâ var mıdır? Yaşanıyorsa nasıl yaşanıyordur? 21. yüzyıl aşkı neye benzer? İşte bütün bunları düşünmemize kendi kendimize tartışmamıza yol açan şeyler var oyunda.

***
TİYATRO OYUNCUNUN SANATI

Antonius ve Kleopatra’nın Shakespeare Globe Theatre’da sahnelenecek yorumu İstanbul’dakinden biraz farklı. Dekor ve ışık kullanılmadan sahnelenecek oyun hakkında Haluk Bilginer: “Tiyatro açık havada. Işık yok, dekor yok. O zaman göreceğiz kim oyuncu kim değil diye. Tiyatro sanatının tek olmazsa olmazı oyuncu. Oyuncu olmazsa sinema var. Yönetmenin sanatı o çünkü. Sadece tiyatro oyuncunun sanatı. 

JÜLİDE KARAHAN/ALİ HALİT DİKER

SKYLIFE MAYIS 2012 

Hiç yorum yok: