21 Ocak 2012 Cumartesi

Siz hiç kirpi beslediniz mi?

"Siz hiç kirpi beslediniz mi?" diye lafa girince her şey tuzla buz oldu haliyle. Beslememişti elbette. İlla beslemesi mi gerekirdi, hem ne alakası vardı... Serginin ismi 'Kirpi'ydi, evet... Çünkü genel etkisi öyleydi. Bir sürü girintili çıkıntılı duvar heykeliydi söz konusu olan. Üstelik de o, Elvan Alpay, hikâyeleri görselleştiren biri değil; resmin kendi büyüsüne ve şiirine inanan biriydi.


Kirpiler ömürleri boyunca -ki en fazla 18 yıl yaşayabiliyorlar-, tek bir kirpiye âşık olup; bütün kış uykularına onunla yatıyor ve bütün baharları onunla karşılıyorlar. Kendilerini güvende hissettiklerinde dikenlerini uygun bir açıyla yatırıp sevilmeye olanak tanırlarken herhangi bir güvensizlik anında tortop olup dikenlerini iyice çıkarıyorlar. Yaklaş yaklaşabilirsen...Bir kirpi kendini; doğaya, toprağa, sevdiğine ve ailesine kendiliğinden ve sonsuza dek ait hissediyor. Bu sonsuzluk en fazla 18 yıl sürse bile... Kış ortasında, tüm kirpiler uykudayken, onları andık. Çünkü Galeri Nev İstanbul'da 20 Ocak'ta açılan serginin ismi 'Kirpi'. Sanatçısı Elvan Alpay.

Eskiden, yani iki-üç sene evvel verdiği bir röportajda evrensel birlik hissi, evrenle bütünleşebilme ve aidiyetten bahsetmiş Alpay. O bahiste; tekrar inanabilmekten, yaşamın mucizevî bir tarafı olduğundan, kendi içindeki mucizesinden ve o mucizenin bir parçası olabilmekten söz etmiş ve eklemiş: "Yaşamın bir parçası olabilmek her zaman olası bir şey değil. Bu hisse kapılmak, hele bugünkü toplumda hiç olası değil. Bu sürat ve değişimin içerisinde benim hakikaten, tekrardan bir şeyin parçası gibi hissedebilmem çok yükseltici. Bu, her zaman yakalanabilecek bir durum değil. Hepimizin dönem dönem baş etmek zorunda olduğu bir dışarıda kalmışlık ve içine girememe hali... Yaşamın değerli ve mucizevî olduğuna inanmaya çok ihtiyaç var. Bu kadar karamsarlığın içinde hâlâ bunu hissedebilmek çok iyi geliyor insana."

Özlem duyulan her bir şey

İşte... Sanatçının özlem duyduğu her bir şeyi kendiliğinden hissediyor kirpiler. Hissetmekle kalmıyor, yaşıyor hatta. Daha önceleri kurbağa, akrep çekirge, örümcek, karga, kertenkele ve lübelül gibi bir sürü canlı figürünü kullanan Alpay, her ne kadar onların sahip olduğu biyolojik özelliklerle ilgilenmese de... Hem ne demişti bültende: "Dünya üzerinde tüm canlılar, sadece doğum ve ölüm anlarında salgılanan bir enzim ile aktive olan 'iletişim' molekülüne sahip. Bizler, yaşam sürecimizde de, bir çekirge veya bir çiçek tomurcuğu ile her an iletişimde olduğumuz bilinciyle, 'doğa'ya ve 'yaşam'a bakışımızı tamamen değiştirmeliyiz. Dünyada bundan büyük 'aciliyet' içeren hiçbir konu yok."

Biraz açacak olursak; Alpay'a göre doğa, insanlar sonuna kadar faydalansın diye sunulmuş bir nimetler toplamı değil. O, "Keyfî tüketimimiz için vahşice katlediyor, dönüştürüyoruz her şeyi... Benim için durum, torunlarımız bu nimetlerden faydalanamayacak veya dünyanın sonu geliyor endişelerinden epeyce farklı. Bu ahlaksızlığın içerisinde kimsenin iyi olma şansı olmadığını, kaygıların sonsuza kadar bu nimetlerden faydalanma yolunu aramaktan ziyade yeniden bir uyum yakalamak üzerine olması gerektiğini düşünüyorum. Ki bu, hiç şüphesiz yeni bir yaşama biçimi önerisini beraberinde getiriyor." diyor.

Tüm bu düşüncelerin getirdiklerine gelince; karşımızda tuhaf, organik ve mantarımsı formlardan oluşan duvar heykelleri ve resimler var. 40 kadar... İçlerinde kirpiler, kuşlar, güneşler, aylar. En belirgin meseleyse tekrar. "Ben hep tekrarla çalıştım, belki de işlerimin en karakteristik özelliği bu." diyor ve ekliyor Alpay: "Çünkü çoğaltma sonsuz seçenekler sunar, içerisinden doğru olan düzeni bulmak ve işi nerede sonlandıracağını bilmek, bütüne hâkim olmayı gerektirir."

Renk, tekrar, yeryüzü canlıları ve gökyüzü dünyaları ilginizi çekiyorsa 25 Şubat'a kadar İstanbul Galeri Nev'deki sergiyi sakın kaçırmayın.

***

Bilinen geçmişin özeti

1968 Ankara doğumlu Elvan Alpay, pek çokları gibi tüm çocukluğu boyunca resim yapmış. Bir farkla: Sadece resim yapmış, durmadan resim yapmış. Doğal bir yarı final: 1986 yılında Marmara Üniversitesi Resim Bölümü'ne, Hüsamettin Koçan'ın atölyesine girmiş. Kısa bir süre Salzburg Akademisi'nde çalıştıktan sonra, yüksek lisansını yine Marmara Üniversitesi'nde tamamlamış. İlk kişisel sergisini 1990'da Ankara'da açmış. Pek çok farklı ülke ve şehirdeki grup sergilerine katılmanın yanı sıra Paris'teki Le Monde de L'Art galerisinde bir kişisel sergi gerçekleştirmiş. Çalışmalarını İstanbul'da sürdürüyor.


Jülide Karahan

Zaman Cumaertesi / 21 Ocak 2012

Hiç yorum yok: