Mavi Senfoni
isimli tablosu 2009 yılında 2 milyon 200 bin lira gibi rekor bir fiyata
satıldığından bu yana tüm gözler üzerinde. Burhan Doğançay’ın İstanbul
Modern’deki çok kapsamlı retrospektif sergisi en çok o gözler için işte…
Vaktiyle
Ankara'da hukuk, Paris'te ekonomi okuduktan sonra mutluluğu New York'ta resim
yapmakta bulan Burhan Doğançay, şu anda dünyanın en pahalı ressamları arasında.
Eserleri dünyanın önemli müze ve koleksiyonlarında olan sanatçı, zamanının
çoğunu eşiyle birlikte Bodrum Turgutreis’te geçirse de hiç durmadan çalışmaya
devam ediyor aslında. Ama bir hatırlatma: Kendisi pazarlığa tamamen kapalı.
Biraz da bu
sebeplerle Doğançay’ın yapıtlarını görmek isteyenler için - hem de şöyle enine
boyuna ve doya doya – istikamet İstanbul Modern. Kent Duvarlarının Yarım Yüzyılı: Burhan Doğançay Retrospektifi isimli ve
bir hayli kapsamlı sergide; sanatçının dünyanın
önde gelen müze ve koleksiyonlarından toplanmış 120 yapıtını görmek mümkün. 23 Eylül'e kadar açık kalacak sergi için “Bir ressamın 50 senesini içine
alan bir sergi bu; kolay değil. Her bir resim, başında bir kuryeyle geldi
İstanbul'a; üstelik business class uçuşuyla. Bu da bir ilk." diyor Doğançay.
Serginin küratörü Levent Çalıkoğlu'na göre ise sadece bir ilk değil, aynı
zamanda bir dönüm noktası da: “Bu çapta bir Türk sanatçının eserlerini
yurtdışındaki müzelerden talep etmek bizim için gurur vericiydi. Bir seviye atlamak
demekti. Atladık…”
DOĞU 86. CADDE’DE
BİR KÜÇÜK DUVAR
Sergi, Doğançay’ın 1987 yılında Askeri Müze’de yan yana dizilen Muhteşem
Çağ, Madonna ve Mavi Senfoni isimli epey değerli üç eseriyle açılıyor ve
1963’te başladığı Genel Kent Duvarları serisiyle devam ediyor. Sonrasında
Kapılar, Sapak, New York Metro Duvarları, Hücum, Kurdeleler, Koniler, Boyacı
Duvarları, GREGO Duvarları, Formula 1, Çifte Gerçekçilik, Alexander’ın
Duvarları, New York’un Mavi Duvarları ve Çerçeveli Duvarlar serileri…
Anlaşıldığı üzere sergi duvarlar üzerine. Çünkü Doğançay, 70’li yılların
ortasından bugüne seyahat ettiği 114 ülkenin duvarlarının kaydını tutuyor.
Peki, neredeyse 50 yıldır süren bu duvar tutkusu nasıl başlıyor? Tam olarak
1963 yılında Manhattan’da, Doğu 86. Cadde’de küçük bir duvar görmesiyle…
Ama önce bütün hikâye: Burhan Doğançay 1929 yılında İstanbul’da doğuyor
ve hem ünlü bir ressam hem de Türk ordusunda harita subayı olan babası Adil
Doğançay’a taşradaki iş gezilerinde eşlik ederek küçük yaşta çizimle haşır
neşir oluyor. Gençliğini ise sırasıyla Gençlerbirliği’nde futbolcu, Ankara
Üniversitesi’nde hukuk öğrencisi ve Paris’te ekonomi doktorası yapan biri
olarak geçiriyor. 1955’te Ticaret Bakanlığı’nda başlayan çalışma hayatına 1962’de Türk
Turizm ve Enformasyon Ofisi Müdürü olarak New York'ta devam ediyor. Beşinci
Cadde, 500 numara, sekizinci katta geçen o uzun ve yoğun çalışma günlerinde,
bir yandan ve hiç durmadan Manhattan gece manzarası resimleri yapıyor. Ve ilk
sergi; üstelik de New York’taki Washington Square Galleries’de Jasper Johns,
Andy Warhol ve Willem de Kooning gibi tanınmış isimlerle birlikte.
KARŞIMA ÇIKAN EN GÜZEL SOYUT RESİM
1963’te Manhattan’da, Doğu 86. Cadde’de küçük bir duvar görmesi ve
hayatının seyrinin değişmesine gelince… Doğançay’ın ağzından aynen şöyle: “O
duvarın hayatımda karşıma çıkan en güzel soyut resim olduğunu düşündüm. Üzerinde
bir afişin kalıntıları vardı. Küçük gölgelerle duvarın kendisi de başka türlü
bir doku kazanmıştı. Rengi ağırlıklı olarak turuncuydu; biraz mavi, yeşil ve
kahverengi de vardı. Ayrıca yağmur ve çamur izleri de göze çarpıyordu. Eskiz
defterimi çıkardım ve birkaç metrekarelik bu duvar parçasında gördüklerimi
defterime çiziktirdim. Sonra stüdyomda yaptığım eskizi bir sanat eserine
dönüştürme çalışmalarına başlayarak her yırtık afiş parçasını, kiri ve lekeyi
resmin yüzeyinde yeniden oluşturdum.”
Doğançay’ın dünyanın çeşitli kentlerindeki duvarlarından esinlenen
çalışmalarına ve fotoğraflarına uzanan 50 yıllık sanatsal serüveni geri
dönülemez şekilde işte böyle başlıyor. 1964’te Paris’e
tayin edileceğini öğrenince istifa etmesi de artık geri dönemeyeceğini
bilmesinden… Sonrası belli: New York’a yerleşme, hayatını sanata adama, kapılar
ve şimdiki zaman…
******
ART IN AMERICA DERGİSİ EDİTÖRÜ RICHARD VINE’DAN
“Bir kentin dış duvarlarında iz bırakmak ne demektir? Ciddi bir sanatçı,
bu kimi zaman ticari, kimi zaman resmi, kimi zaman da toplumsal-gerilla
eylemini kolaj, çizim, baskı, resim, hatta duvar halısı tasarımı gibi yüksek sanat
tarzlarında tekrarlamaya neden hayatının büyük bir bölümünü adar? Türkiye’nin
önde gelen modernistlerinden Burhan Doğançay’nın yarım yüzyıllık kariyerinin
gizemi buradadır. Burhan Doğançay’ın sanatı, insanoğlunun ayrılıklara karşı
durabilme, dünyadaki yerleri ve insanları birbirine açma ve sanatın, üzerinde
yer aldığı duvarları aşacak (ve sonunda onları ortadan kaldıracak) evrensel bir
dil olabilme mücadelesine katkıda bulunur.”
*****
İLKLERLE
DOLU BİR YIL: 1964
1964 yılında
ABD'deki ilk kişisel sergisini New York'taki Ward Eggleston Galeri'de açan
Burhan Doğançay’ın aynı yıl yaptığı Afiş Panosu isimli eseri New York Solomon
R. Guggenheim Müzesi koleksiyonuna dâhil olur. Bu, sanatçının bir müze
koleksiyonuna katılan ilk eseridir.
*****
DÜNYA
DUVARLARI ARŞİVİ
Burhan Doğançay,
1975’teki ilk İsrail ziyaretinde ülkedeki duvarları fotoğraflar ve o kareler
sanatçının Dünya Duvarları adını vereceği zengin fotoğraf arşivinin ilk
örneklerini oluşturur. O günden bu güne genişlemeyi sürdüren arşivde şu anda
114 farklı ülkeden 30 bin duvar fotoğrafı var.
******
70’TEN FAZLA MÜZE KOLEKSİYONUNDA
Burhan Doğançay'ın eserleri; Boston'daki Museum of Fine Arts,
Londra'daki Victoria & Albert Müzesi, Paris'teki Pompidou Center,
Londra'daki British Museum, Münih'teki Pinakothek der Moderne, Stockholm'deki
Moderna Museet ve New York'taki Guggenheim Müzesi gibi dünyanın önde gelen
70’ten fazla müzesinin koleksiyonunda yer alıyor.
JÜLİDE KARAHAN
SKYLIFE BUSINESS TEMMUZ 2012
...
1 yorum:
Sergi hakkinda bir baska yazi :)
http://www.city-shot.com/burhan-dogancay/
Yorum Gönder