16 Temmuz 2012 Pazartesi

Harem bir kültür merkeziydi

 
 
"Avrupa asırlardır bir Osmanlı masalı kurgulamış ve bunun merkezine de haremi koymuş, onu İmparatorluğu aşağılamak için kullanılan bir sembol haline getirmiş. İşin acı tarafı kendi aydınımızın da bu düşünceye sarılması." diyen Dr. Mehmet Kalpaklı'ya göre harem aslında bir kültür merkezi.
 
 
Topkapı Sarayı Has Ahırlar'da geçtiğimiz ay açılan 'Padişahın Evi: Topkapı Sarayı Harem-i Hümâyûnu' sergisi haremin hiç bilinmeyen yönlerini anlatmayı hedeflemişti. Bu niyetle; sultanlar, eşleri ve çocukları tarafından bizzat kullanılan 300'e yakın eser ve belgeyle yetinmeyen sergi kapsamında bir dizi konferans da tertip edildi. Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı bölümündeki öğretim üyeliğinin yanı sıra Tarih bölümünün başkanlığını ve Osmanlı Araştırmaları Merkezi müdürlüğünü sürdüren Dr. Mehmet Kalpaklı'nın yarın saat 16.00'da Topkapı Sarayı'nda vereceği konferansın başlığı 'Sarayın Bir Kültür Merkezi Olarak Harem'. "Maalesef harem, Batı'nın kurguladığı haliyle, yüzlerce güzel kızın bulunduğu, daha çok masalsı ve fantezilerle dolu bir mekân olarak algılanmakta. Bilinmeyen şeyler ilgi çeker; dahası o bilinmezlikle ilgili herkes kendi kurgusunu yapar. Avrupa asırlardır bir Osmanlı masalı kurgulamış ve bunun merkezine de haremi koymuş, onu İmparatorluğu aşağılamak için kullanılan bir sembol haline getirmiş. Tabii, işin acı tarafı bizim kendi aydınımızın da bu düşünceye sarılarak Osmanlı'yı kötülemek için en çok bu harem fantezisini kullanmış olması." diyor ve ekliyor Kalpaklı: "Aslında Harem-i Hümayun kadınların bulunduğu harem kısmı ile erkeklerin bulunduğu enderun kısmını içeren daha geniş bir kavram. Enderunda devlet hizmetinde görev almak üzere erkekler eğitim alırken, Harem'de saray hizmeti için kadınlar eğitilmekteydi."

Yarın Topkapı Sarayı'nda vereceğiniz konferansın başlığı 'Sarayın Bir Kültür Merkezi Olarak Harem'. Hiç bu açıdan bakmamıştık. Harem gerçekten bir kültür merkezi miydi? 

Harem gerçekten bir nevi kültür merkeziydi. Tabii tarihi bugünün kavramlarıyla ifade etmek güç. Bugün kültür merkezi dediğinizde kafamızda oluşan düşünce ile geçmişe ait bir mekânın bu şekilde ifadesi tam tamına örtüşmeyebilir. Harem bir eğitim kurumuydu. Eğitimin olduğu yerde kültür ve sanat da vardı. Harem padişahın eviydi ve sarayın diğer kısımları gibi sanat eserleriyle doluydu. Çiniler, halılar, hatlar haremi bir sanat mekânı yapıyordu. Sadece cariyelerin yaşadığı bir yer değildi harem. Padişah kızları ve kız kardeşleri, evlenene dek haremde yaşarlar eğitimlerini burada edinirlerdi. Okuma eğitimi, Kur'an eğitimi, dini bilgiler, hat sanatı, tarih, coğrafya gibi temel dersler verilirdi. Haremde eğitim görmüş kadınların yazdıkları belgelere bakılırsa, burada çok iyi bir eğitim verilmekteydi. Saray kütüphanesinden ödünç alınan kitaplara ait kayıtlar gösteriyor ki, haremde okuma ve toplu okuma yani bir kişinin okuyup diğerlerinin dinlemeleri çok yaygındı. Cariyeler yeteneklerine göre müzik eğitimi alırlardı. Harem içinde bir sazende ve hanende, yani saz ve söz takımı mutlaka bulunurdu. Ayrıca görgü kuralları, yemek adabı, konuşma adabı gibi konularda eğitim verilirdi. Bu anlamda, eğitimli ve kültürlü kadınların yetiştirildiği bir mekandı harem. Bu eğitimlerinin sonunda cariyelerin büyük kısmı bürokrat veya üst düzey askeri sınıftan biriyle ya da bir saray görevlisi ile evlendirilir ve saray dışına çıkarılırdı. Buna 'çerağ etmek' denirdi.

Çerağ edilen kadınlar bilgi ve görgülerini saray dışında paylaşıyor muydu? Yani saray kültürü topluma yayılabiliyor muydu? 

Evet. Ve bu sosyal açıdan çok önemli. Saraydan çıkan kadınlar her şeyden önce toplumda örnek kişiler oluyorlardı. Görgüleri, tavır ve davranışları, kültürleri, eğitimleri ve imparatorluk yönetiminin kalbi olan saraydan taşıdıkları dünya görüşü ile çevrelerini çok etkilemişlerdir. Bir anlamda saray ile dış dünya arasında köprü olmuşlardır. Her ne kadar "çırak çıkarılan" kadınların çoğunluğu İstanbul'da yaşamışlarsa da, özellikle taşra yönetimine tayin edilen yöneticilerin eşleri olanlar, gittikleri yere sarayın kültürünü taşımışlardır. Bu saraylı hanımların kamu yararına inşa ettirdikleri çeşitli binalardan tutun sanat, zenaat ve eğitimi desteklemelerine kadar bütün yaptıkları aslında sarayda edindikleri kültürün küçük yansımalarıdır. İşte, Osmanlı'nın büyük şehirlerinde sıkça rastladığımız "saraylı kadın" tabiri bu eğitimli kadınlar için kullanılırdı.

Haremde sanat eseri üretimi var mıydı? 

Tabii ki. Başta el sanatı ürünlerini saymak gerekir. Kayda geçirilmemiş belki binlerce müzik eserini, sözel kültür ürünleri olan her türlü edebi eseri de ekleyelim. Bunlar arasında kayda geçmiş olanları da var. Örneğin, Hürrem Sultan'ın Kanuni Sultan Süleyman'a yazdığı mektuplar bugün Topkapı Sarayı Arşivi'nde mevcut. Üstelik bu mektuplar birer edebiyat metni olarak okunacak güzellikte.

JÜLİDE KARAHAN

ZAMAN KÜLTÜR 16 TEMMUZ 2012 

Hiç yorum yok: